10 Nisan 2016 Pazar

Kâküllü Kız

Bir keresinde bir kıza âşık olmuştum. Üzerinden biraz zaman geçti. Kâkülleri vardı. O zamanlar yirmi yaşındaydım ve aptalca fikirlerle dolu bir karmaşaya kaptırmıştım kendimi. Örneğin, birisinin çok tatlı bir çocukla tanışıp ondan çok hoşlanacağına, hatta onunla evlenebileceğine buna rağmen bu çocuğun başka çocuklarla yatmasına razı olacağına, bunun gereksiz öfkelere, gözyaşlarına yol açmadan bir çocuktan gıdık alır gibi yaşanabileceğine inanırdım. 

(...)

Charlotte ise yalnızca iki sutyeni olan kadınlardandı, ikisi de gri iki sutyeni olan kadınlardan. Ama bir süre sonra, eğer dikkat ederseniz, onunla günün hangi saatinde çarpışırsanız çarpışın (sessizce ağır ağır yürü, nereye gittiğine bakmazdı, yani ona çarpmaktan başka şansınız yoktu) sanki yataktan yeni çıkmış gibi görünmeye bir yatklınlığı olduğunu fark ederdiniz, bu yatkınlığın "BAZI KIZLARDA OLAN ÖZELLİKLER" başlığı altında incelerseniz "YATAK ODASI BAKIŞLARI" ya da "AKLINA HER ZAMAN SEKS VARMIŞ GİBİ" başlıklarıyla inceden de olsa bir ilişkisi vardı ve işe yarıyordu.

(...)

Birlikte geçirdiğimiz vaktin çoğunda onun odasındaydık. Bir ilişkinin başlarında pek dışarda olmak gerekmez. Odası iğrenç bir koza gibiydi, diz boyu pislik içinde; sizi içine alıp kapalı tutacak türden bir odaydı. Duvarında saat yoktu, kol saatim de dağınıklığın içinde kaybolup gitmişti, böyle olunca zaman da bir şeylerin yozlaşması gibi akıp gidiyordu; meyvelerin çürümesi, bakterilerin üremesi, sigaralarımızı söndürdüğümüz vazoda izmaritlerin birikmesi gibi. Şu elmayı çeyrek geçiyordu. Şu leke ayının üçüncü cumartesiydi. Bu şeyler nahoş ve yorucuydu. Charlotte entelektüel değildi, verdiğim kitaplara bir çocuk Noel hediyelerine nasıl davranırsa öyle davranıyordu ─ilk gün hayranlıkla, sonraysa hızlı gelen bir bıkkınlıkla─ bir hafta geçmeden kitap odanın bir köşesine fırlatılıp dağınıklığın altında kayboluyordu; haftalar sonra sevişirken romanın sırtıma yapıştığını hissederdim, ya da ayak parmaklarımda kâğıt kesikleri olurdu. Yatak denebilecek bir şey de yoktu odada. Yalnızca zeminde odanın geri kalanından azcık daha temiz bir alan vardı.

                                                                                                               Zadie Smith
                                                                                                             Notos 50; 54-59